Dr. Filiz Tepecik anlatıyor: Bilinçli Tüketici nedir?


Ev
26/11/2018

Dr. Filiz Tepecik anlatıyor: Bilinçli Tüketici nedir?



Ekonomi ya da pazar bizim seçimlerimizle çalışır. Her gün markette, bakkalda, paramızı her harcayışımızda, sanki bir sandığa gidip oy veriyormuş gibi tercihlerimizi gösteririz. Sonuçta en çok tercih edilen kazanan olur. Yani bizim yaptığımız küçük küçük harcamalar bütün olarak ekonominin bir tarafa doğru yönelmesine neden olur. İşte bunun farkında olmak bilinçli tüketici olmak anlamına geliyor.

Düşünürseniz aslında alışveriş yapmayı nerdeyse 4-5 yaşından itibaren öğrenmeye başlıyoruz ve hayatımız boyunca bu kadar istikrarlı yaptığımız başka bir hareket de yok herhalde. O zaman sıradan biri olarak tercihlerimiz daha da önemli. Pekiyi, bu önemli kararı yani neleri alacağımızı nasıl belirliyoruz?

Bu sorunun cevabı aslında basit. Fiyatı düşük ama kaliteli olan ilk seçenektir herhalde. Sonra günümüz dünyasının teknolojik gelişmelerinden kaynaklanan bazı endişeler sıralanacaktır. Örneğin daha az genetiği ile oynanmış tarımsal ürünler, daha iyi koşullarda çalışan insanlar tarafından üretilmiş ürünler, boyası ya da dokuması çocuklarımızı zehirlemeyen giysiler, oyuncaklar, temizlik ürünleri vb. İstekler sıralanabilir.  

Alışverişte de düşündüğümüz bu özellikleri aramamız gerek şüphesiz. İlk düşündüğümüz fiyat ve kalite karşılaştırması nasıl yapılabilir? Genel olarak düşünürsek, kalite bir üründen elde ettiğimiz faydayı, fiyat da onun bize maliyetini gösterebilir. Örneğin bence daha uzun süre kullanılan ya da çabucak tükenmeyen, kullanırken niteliklerini kaybetmeyen, üretiminde ve sonra kullanılırken insan sağlığı için (hatta belki tüm canlılar için) zehirli ya da alerjik maddeler içermeyen ürünler kaliteli olarak düşünülebilir. Bir başka tercih nedeni de, uzun ömürlü ürünlerdir. Eskiler “kıyafetlerin ömrü insandan uzun olur” derler. Şimdi bunu söylemek bir hayli zor. Araştırmalara göre, markette, pazarda satın aldığımız şeylerin altı ay sonra sadece %1’i hala kullanımda oluyormuş. Bu,  bir yandan aldığımız şeylerden pek çoğunun altı ay ömrünün olmadığı anlamına geliyor, diğer yandansa ürünleri çabuk tükettiğimizi gösteriyor. Bu yaz aldığımız tişörtü gelecek yaz giymiyoruz, artık kıyafetlerimizi ya da örneğin çoraplarımız onarmıyoruz, kalemlerimizi tüketmiyoruz, telefonlarımızı çok sık değiştiriyoruz. Yani ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz ve kısa süre kullandığımız ürünlere tekrar, tekrar ve tekrar para harcıyoruz. Oysa bir yandan da gelirimizin yeterince yüksek olmadığından yakınıyoruz. Yani büyük bir çelişki içindeyiz!

Ürünün bize maliyeti ise biraz daha karışık bir durum. İlk olarak doğrudan bir maliyet düşünebiliriz. Pazara, çarşıya, markete gittik, ürünü seçtik, kasada parasını ödedik. Cebimizden çıkan ilk para doğrudan maliyet. Fakat tek ödeme o değil aslında. Diyelim ürünün kullanımı sırasında bir alerji oluştu, doktor parası ve hasta geçirdiğimiz günler; ya da ürün çabucak bitti, beğenmedik ya da pişman olduk, aynı ihtiyacı gören bir başka ürün aldık, yani ürünü yenilemek için para verdik. Ya da diyelim ki ürünü beğenmedik, attık. Bu da dünyayı kirletme ve kaynakları tüketme anlamına geliyor. Bir başka deyişle bunların hepsi maliyet.

Bu açıdan baktığımızda maliyeti yalnızca ürünü satın almak için ödediğimiz para olarak anlarsak, ürünün gerçek maliyetini eksik hesaplamış oluyoruz. İlk cebimizden çıkan dışında ödediklerimizi fark etmemek, aldığımız niteliksiz ürünlerin ucuz olduğunu düşünmemize neden oluyor, ya da gücümüzün daha iyisini almamıza yetmeyeceğini düşündürüyor. Ve bizi yanıltıyor. Bu da bizi görünür bedelleri az olduğu için düşük kaliteli ürünlere yöneltiyor.

Evlerimizde mutfak, banyo ya da çocuklar için yapılan harcamalar, örneğin temizlik malzemeleri, havlu vb. kağıt temizlik ürünleri, elektrik ve gaz gibi enerji kaynakları, bebek bezleri, yiyecekler, giyecekler bütçemizin önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu amaçla yapılan harcamalarda, kalite-fiyat karşılaştırmasını doğru yapmak özellikle önemli. Çünkü bu noktalarda akıllı kararlar hem cebimizi hem de sağlığımızı düşük kalite ürünlere göre daha çok koruyacaktır. Kalite ve fiyat değerlendirmesinde yanılırsak, her ikisi açısından da kayıplarımız olacaktır. Nispeten daha ucuz, ama çabuk tükenen kağıt havlular, çocuk bezleri ya da sağlığa hatta doğaya zararlı temizlik ürünleri, yiyecekler böylece daha çok tercih edilir, daha çok satılır ve pazarda markette daha çok bulunur hale gelecektir.

Ve böylece evimiz için verdiğimiz kararlar artık sadece bizim cüzdanımızı ilgilendiren bir durum olmaktan çıkıyor. Sanırım bu nedenle en önemli maliyet, aldıklarımız aracılığı ile gösterdiğimiz tercihlerimiz. Biz kısa ömürlü, kısa sürede çöpe gidecek olan ürünleri tercih ettiğimizi, kaliteyi iyi değerlendiremediğimizi, satın aldıklarımız aracılığı ile gösteriyoruz ve üreticileri üretecekleri ürünler konusunda yönlendiriyoruz. Sonuçta pazarda daha çok onlarla karşılaşır hale geliyoruz.