Her şeyin en güzeli Datça'da


Aile
26/11/2018
İki önemli tanım söz konusudur Datça için. “Ege ile Akdeniz’in birleşme noktası” ve “balın, bademin, balığın, büklerin cenneti.” Datça; bozulmamış yapısı, özel konumu, turkuaz denizi ve has ürünleriyle bu iki tanımı da sonuna kadar hak eden çok özel bir turizm beldesi.

Muğla iline bağlı olan Datça; oksijen bakımından dünyanın ikinci, Türkiye'ninse en zengin yöresi. Ege Bölgesi sınırları içinde yer alsa da tipik Akdeniz iklimine sahip. Datça Yarımadası'nın 235 kilometrelik sahil şeridi ise tam 52 koya sahip. Datça'yı Datça yapan en önemli unsurlardan biri elbette bu harika koylar, Ege ile Akdeniz'in birleşim noktasındaki eşsiz coğrafi konumu. Bu noktada öncelikle Knidos antik kentinden söz etmek gerekiyor.

Dor uygarlığının merkezi olan Knidos, M.Ö. 2000 yılında kurulmuş. Sonrasında Lidyalıların ve Perslerin egemenliğine girmiş. Şehir, ticari nedenlerle M.Ö. 4'ncü yüzyılda Datça Yarımadası'nın bir yanı Ege, bir yanı Akdeniz olan uç noktasına taşınmış. Bir ticaret, kültür ve sanat merkezi olan Knidos; Praxiteles'in yaptığı Knidos Afroditi, antik dönemin önemli buluşlarından biri olan güneş saati, Demeter Mabedi, 8 bin kişilik tiyatrosuyla ünlü.

Praxiteles'in yanı sıra astronom, matematikçi ve filozof Eudoxus, İskenderiye Feneri'nin mimari Sastratos da Knidoslu önemli tarihsel karakterler. Bizans hakimiyeti sırasında önemini kaybeden şehir, 15. Yüzyıl'da Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine girmiş ve sonrasında Datça ismini almış.

Bol oksijen, deniz ve güneş keyfi, bol huzur, sakinlik ve dinginlik arayanların durağı olan Datça'da yapılması gereken ilk şeylerden biri şüphesiz ki yukarıda söz ettiğimiz Knidos'u görmek olmalı. Enerjiniz varsa Deveboynu Feneri'ne kadar çıkabilir, bu harika noktadan Ege'yi ve Akdeniz'i seyre doyabilir, geç saatlere kaldınızsa güneşin batışını izleyebilirsiniz.

Taş evleri, sevimli sokakları, begonvilleri, çimdik oyaları, sanat atölyeleriyle eski Datça'da bir başka ziyaret edilmesi gereken nokta. Datça'nın köyleri arasında en çok mahalleye sahip olan, tipik Akdeniz Türkmen kültürünü görebileceğiniz, çam ağaçları arasından kıvrıla büküle bir yolla ulaşabileceğiniz Mesudiye Köyü de özel bir ilgiyi hak ediyor.

SONSUZ HUZUR, SONSUZ DENİZ KEYFİ

Gelelim büklere (küçük koylar). Her biri cennetten bir köşe olan büklerin en ünlülerinden biri Palamutbükü. Bu upuzun bakir koy, apart evleri ve pansiyonlarıyla kafa dinlemek isteyenler için ideal. İnbükü, Hayıtbükü, Kızılbük, Ovabükü, Kargı Koyu... Datça'da denize girmek için o kadar çok koy var ki; size sadece seçmek kalıyor. Ayrıca Datça merkezde de rahatlıkla denize girilebiliyor.

Bu şirin ilçede, tekne gezileri de revaçta. Bazı koylara sadece tekneyle ulaşılıyor. "Robinson" hayatı vaat eden Domuz Çukuru ise ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunuyor. Elektriğin jenaratörden, suyun kuyudan sağlandığı, gürültülü patırtılı eğlencenin ise hiç bulunmadığı Domuz Çukuru'nda kendinizi dinleyebilir, upuzun yürüyüşler yapabilir, çam ormanlarının mis kokusunu teneffüs edebilir ve balıklarla birlikte yüzebilirsiniz.

Datça'nın ayrıca balığı, bademi ve balı çok ünlü. Dünyaca tanınan bademinin önemli bir bölümü ihraç ediliyor. Balı kendine has bir lezzete sahip. Balıkları da öyle. Datça'da doyasıya balık yiyebilirsiniz. Lokum pilavı, dalleme, mürdümük, ütmek, ilabada, taratorlu börülce, çıtıramak, bademli incir, saraylı sevilen ve ilgi gören yöresel yemekleri. Datça'da elmascık, narpız, garağan, sepsuyu çaylarının da tadına bakılmalı. Marmaris üzerinden kara yoluyla veya Bodrum'dan feribotla ulaşılan Datça'ya gitmişken bol bol bal ve badem almalısınız.