Bir varmış bir yokmuş: Hasankeyf


Aile
21/07/2020
Bazı yerlerin efsanesi boldur. O efsaneleri her defasında aynı çoşkuyla anlatacak çocukları da… Hasankeyf bir varmış bir yokmuş dedirten haliyle, binlerce yıllık bir masala davet ediyor misafirlerini…

Bu yolculuğun ana kahramanı 10 bin yıllık bir tarih, anlatıcıları ise farklı dillere hakim, korkusuz, coşkulu çocuklar... Güzel taş anlamına gelen Hısn-ı Keyfa'ya hoş geldiniz. İsmini Süryanice taş ve kaya anlamına gelen kifa kelimesinden aldığı söylenen Hasankeyf sonrasında Kipas, Cepha ve Osmanlı döneminden itibaren ise Hısnkeyf olarak anılıyor.

Milattan önce ve sonra Med, Pers, Asur, Bizans, Artuk, Eyyübi, Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği etmiş bir ilçe Hasankeyf. Önemli ticari yolların kesiştiği bir bölgede olması nedeniyle de hep popüler olmuş. Osmanlıların eline geçtikten sonra önemini yitirmiş. Yakında ise tüm gerçekliğini yitirecek. Zira hikayesi bol bu bölge, Ilısu Barajı ile sular altında kalacak. Yani hikayenin bizzat kahramanı olmanız için az bir zaman kaldı.

Batman'a 37 kilometre uzaklıkta olan ve Dicle Nehri kıyısında yer alan Hasankeyf'te ilk dikkat çeken mağara evler. Burayla özdeşleşen "Kaya Kale"nin içi de aslında mağara evlerle dolu. Mağara evler güvenli olmadıkları gerekçesiyle boşaltılmış. İlçede yaşayanların büyük çoğunluğu buradan "zorunlu" taşınmış.

Rivayete göre bölgeyi ziyaret eden dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay karşısında oldukça kalabalık bir grup görünce şaşırmış. Şaşkınlığının nedeni etrafta hiç evin olmamasıymış. "Bu kadar insan nerede yaşıyor?" diye sorduğunda "mağaralarda" yanıtını almış. "Bu devirde mağarada yaşanır mı?" diyen Cumhurbaşkanı'nın direktifiyle bölgeye konutlar inşa edilmeye başlanmış. Oysa kimsenin böyle bir isteği yokmuş. Hasankeyflilerin zorunlu eve çıkışı da böyle başlamış.

Yaklaşık 5 bin mağaranın bulunduğu kaleye bugün güvenlik gerekçesiyle ziyaret izni verilmiyor. Ama buranın afacan çocukları mutlaka bir yolunu bulup sizi oraya çıkartıyorlar. Onları dinleyin, zira anlatacak daha çok hikayeleri var.

EFSANELER EŞLİĞİNDE HASANKEYF'I KEŞFETMEK

Batman'dan Hasankeyf'e giderken sizi ilk olarak Zeynel Bey Türbesi karşılıyor. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın oğlu için yaptırılan türbe dıştan silindirik, içten sekizgen yapısıyla dikkat çekiyor. Türbenin silindirik gövdesi turkuvaz ve lacivert sırlı tuğladan yapılı, kuşakların üzerinde ise Allah, Ahmet, Muhammed ve Ali isimleri yazılı. Bu eser Orta Asya'da 14. yüzyıl ortalarından itibaren egemen olan klasik mimari bezeme stilinin Anadolu'daki tek örneği.

Efsanesi bol bir ilçe dedik ya buraya... O efsanelerden en büyüğü Eyyübi hükümdarlığı döneminde yapılan Sultan Süleyman Cami minaresiyle ilgili. Minarenin yapımı sırasında usta ile kalfa arasında anlaşmazlık çıkar ve kalfa ustası tarafından kovulur. Bunu gururuna yediremeyen kalfa, Dicle Nehri'ne hakim kayalıklar üzerinde yer alan El Rızk Camisi'nin minaresini yapmaya başlar. Usta da aynı anda Sultan Süleyman Camisi'nin minaresini tamamlamakla meşguldür.

İki minare de bittiğinde kalfa, sır gibi sakladığı teknikle yaptığı El Rızk Camisi'nin minaresine ilk olarak ustasının çıkmasını ister. Amacı takdir görmektir. Usta minareye çıkar. Minarenin tepesinde kalfa ile karşılaşır. Usta şaşkınlıkla "Buraya nasıl çıktın?' diye sorar. Kalfa, minareye çıkan ikinci yolu gösterir ustasına. Minareye çıkan iki ayrı merdiven vardır; kalfanın amacı inen ve çıkan insanların birbirini görmemesini sağlamaktır.

Usta, kalfasının kullandığı bu teknikten çok etkilenir ama onu tebrik etmeyi gururuna yediremez. Minareden atlayarak intihar eder. Rivayete göre" boynuz kulağı geçer" atasözü de buradan doğmadır. Kalfanın şahane bir teknikle inşa ettiği bu caminin tepesinden görünen üç ayağı sağlam kalmış köprü de rivayete göre Orta Çağ'ın en büyük köprüsüdür.

1116 yılında Artuklu Fahrettin Karaaslan isteğiyle inşa edilen köprünün ortasında düşman saldırılarını engellemek için yaptırılan 40 metrelik ahşap bir giriş kapısı bulunuyormuş. Etkileyici kesme taşlardan yapılan köprünün üzerinde "Bu kadar büyük bir köprü yapılmayacaktır" yazısı da varmış.

İlçenin en önemli simgesi olan Hasankeyf Kalesi'nin yapım tarihi 363. doğal kayalardan yapılan kalenin 7 ayrı kapısı olduğu, bunlardan dördünün görülebileceği diğer üçünün gizli olduğu, içlerinden birininse efsunlu olduğu söyleniyor. Şöyle ki: Hasankeyf kalesinin giriş kapısı üzerinde akrep ve yılan kabartması bulunuyormuş. Bu iki kabartmanın amacı kaleye girenleri akrep ve yılan sokmasından korumakmış. Ancak akrep kabartmasının Mısırlı bir turist tarafından çalınmasıyla akrep tılsımı bozulmuş... Ama burada hala yılanlara karşı güvencedesiniz!

Büyük kalenin dışında, halk tarafından Küçük Kale olarak isimlendirilen yerde bulunan bir kaya kütlesi, Artuklular ve Eyyübiler zamanında darphane olarak kullanılıyormuş. Moğolların saldırılarıyla harap olan darphaneye gitmek için kayalardan oyulmuş bir merdiven kullanılıyormuş. Buradan çıkan paraların örnekleri bugün Mardin Müzesi'nde görebilirsiniz.

Son söz: Hasankeyf'te suya ayaklarınızı daldırıp yemek yemeden ve su yerine sütün, şeker yerine balın kullanıldığı, içine ceviz parçacıklarının eklendiği hilve kahvesini içmeden dönmeyin.

Bademli kurabiye tarifi

Fırında piliç roti ve mantar sos tarifi